14 Ağustos 2011 Pazar



Patricia Kaas - S'il Fallait Le Faire



S’il fallait le faire, j’arrêterais la terre
Eğer yapmam gerekseydi,Dünyayı durdururdum
J’éteindrais la lumière, que tu restes endormi
Işığı söndürürdüm ki uykuya dalmış halde kalasın
S’il fallait pour te plaire lever des vents contraires
Eğer hoşuna gitmek için ters rüzgarları kesmek gerekseydi
Dans un désert sans vie, je trouverais la mer
Hayatın olmadığı bir çölde denizi bulurdum

Et s’il fallait le faire, j’arrêterais la pluie
Ve yapmam gerekseydi,yağmuru durdururdum
Elle fera demi-tour le reste de nos vies
Hayatlarımızın kalan kısmında yağmur geriye çark edecek
S’il fallait pour te plaire t’écouter chaque nuit
Hoşuna gitmek için her gece seni dinlemek gerekseydi
Quand tu parles d’amour, j’en parlerais aussi
Aşktan bahsettiğinde,ben de bahsederdim

Que tu regardes encore dans le fond de mes yeux
Gene gözlerimin derinliğine bakasın

Que tu y vois encore le plus grand des grands feux
Orada büyük ateşlerin en büyüğünü gene göresin
Et que ta main se colle sur ma peau, où elle veut
Ve elin istediği yerde tenime yapışsın
Un jour si tu t’envoles, je suivrais, si je peux
Bir gün havalanırsan,eğer gelebilirsem peşinden gelirdim

Et s’il fallait le faire, je repousserais l’hiver
Eğer yapmam gerekseydi, kışı geri iterdim
A grands coups de printemps et de longs matins clairs
İlkbaharın ve uzun aydınlık sabahların büyük yardımıyla
S’il fallait pour te plaire, j’arrêterais le temps
Hoşuna gitmek için gerekseydi,zamanı durdururdum
Que tous tes mots d’hier restent à moi maintenant
Dünkü bütün sözlerin şimdi bana kalsın

Que je regarde encore dans le bleu de tes yeux
Gene gözlerinin maviliğine bakayım
Que tes deux mains encore se perdent dans mes cheveux
Her iki elin gene saçlarımda kaybolsun
Je ferai tout plus grand et si c’est trop ou peu
Ve bu fazla ya da az ise,herşeyi daha büyük yapardım
J’aurais tort tout le temps, si c’est ça que tu veux
Her zaman haksız olurdum,eğer istediğin buysa

Je veux bien tout donner, si seulement tu y crois
Herşeyi vermeyi çok istiyorum,eğer sadece ona inanıyorsan
Mon cœur veut bien saigner, si seulement tu le vois
Kalbim kanamayı çok istiyor,eğer sadece onu görüyorsan
Jusqu’à n’être plus rien que l’ombre de tes nuits
Artık gecelerinin karanlığından başka hiçbir şey olmayıncaya kadar
Jusqu’à n’être plus rien qu’une ombre qui te suit
Artık peşinden gelen bir gölgeden başka hiçbir şey olmayıncaya kadar

Et s’il fallait le faire
Ve yapmam gerekseydi




13 Haziran 2011 Pazartesi

İnsan olmaya sabredebilmek

İnsanın mutlu olması ender rastlanan bir olgu...
MİRAÇ KANDİLİ-28.06.2011
Rivâyet olunur ki: Allah Teâlâ ona şöyle vahyetti:
“Yâ Muhammed! Ümmetin itâat ediyor ve günah da işliyor. onla­rın itâatı rızamla, isyanları kazamladır.
Rızamla olanları kabul ederim; Kerîmim
Kazamla olanları affederim: Rahîmim

Ya Habîbim! Ümmetine kalpleri katılaşmasın diye çok mal ver­medim. Tevbe etmekten mahrum olmasınlar diye ânî ölüm verme­dim. Kabirlerinde çok beklemesinler diye onları en son ümmet kıl­dım.

Sonra Allahu Teâlâ Nebi sallallâhu aleyhi vesellem’a şöyle buyu­rur: “Ya Muhammed, sağına bak” Hz. Peygamber sağ tarafına baktı­ğında çok dalgalı hudutsuz bir deniz görür. Denizin içinde bir ada, adanın içinde bir ağaç, ağaçın üstünde bir kuş, kuşun gagasında az bir toprak görür: “Evet ya İlahî” der. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ya Muhammed! Bu hudutsuz deniz benim rahmet deryamdır. Şu küçük ada dünyadır. Üzerindeki ağaç dünyanın yeşilliği ve nimetidir. Ağa­cın üstündeki kuş insanlardır. Kuşun gagasındaki bir damla çamur, insanların mâsiyeti, günahıdır. Bu bir damla çamur mümkün müdür benim bu nihâyetsiz rahmet denizi mi bulandırsın? Eğer rahmet der­yası bir dalgalanacak olursa o küçük zerre yok olur gider. Sen ; Şefîü’l müznibîn’sin günahkâr ümmetin şefaatçısısın. Ben erhamerrâhi-mîyn’im ; Merhamet edicilerin en merhametlisiyim.”


Arkası her an gelebilir:)

5 Haziran 2011 Pazar

Askla yogrulmak, asktan yorulmak isteyenlerin serefine,

Ask hakkinda bildiklerimin hepsini unutmak niyetiyle yazmaya basliyorum. Aklimdakileri doktukce bosaltabilirim belki. Neydi bu kadar uzerine siirler yazilan, insanlari pesinden surekleyen, tum zamanlarin en muhtesem ve aynı zamanda ulasilmasi en zor olan seyi. Bana sorulsaydi gecmiste, ilk aklima gelen bosluk ya da hiclik olurdu. Baska turlu anlatamam imkansizi isteme hissiyatini. Milyonlarca insan denedi aski anlatmayi, bir kismi basardi adlarini olumsuzlestirdiler bir anlamda. Ve zannedersem de kat be kat fazlasi hissetti ya da hissettigini zannetti yillarca. Sonuc: walla bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum, Neden mi?

Kendimize kurdugumuz dunyanin duvarlari uzerimize cokmeye basladigi, ruhumuzun sıkısıp kacmak istedigi zamanlarda tutunacak bir seyler arariz. Ask ya da ask yarasi cok guzel bir firsattir bu durumlarda. İsimiz bittiginde ise bir kenara birakiriz baska bir zaman kullanmak icin. Iste tam da bu yuzden istemiyorum anlamlandirmak aski, sadece yasamak sorgusuz sualsiz.

Kelimelerin anlamlarini unutmak ugruna sarhos oldugum hilali gecelerde bir yuz gelir aklima, sevgilimin yuzu. Kokusu ise ilik bir ruzgarla gonlumun derinliklerinde. Yildizlar gozlerindeki kadar parlak olmasa da aydinlatir yolumu. Ayaklarima dolanan karanligin ciplak elleri bir seyler anlatmaya calisirken, ben inatla kollarina atlarim icimdeki karanligın. Avuturum bir an olsun hasretligimi, kum saatimden akan sabir tanelerini sayarim. Ne halt edecegimi bilemem.

Sozun kısasi makbuldur son olarak askin ufak bir tanimini kendimce ilistireyim buraya:
Asik kilic olmak isteyen celiktir, masukunun (demircinin) elinde once atese girmeyle baslar seruveni. Baslarda ates cok etkilemese de zamanla kor haline gelmeye baslar, ozunu bulmaya calisirken inen cekic darbeleri ruhunu ezer, yok eder benligini. Demirci vurdukca ah der asik sevgilimin elinden ne olsa kabulumdur. Yeterli kıvama gelmeye yakın alevlerle bir olmusken, soguk suyun icine birakilir. Atesle su birlesir ozunde, ozu tekrar var olmaya baslar, daha temiz daha guclu. Asktir artik ne demirci ne ates ne de su vardir aklinda, ruhunda.
Asik olmak hem olmek hem yasamayi herkesten cok istemektir. Herkeste var olanı gorup sasırmaktır cocuk safligiyla, masum tebessumle...